İnsanların istedikleri cinsiyette bebek sahibi konusundaki istekleri doğrultusunda bugüne kadar yapılmış pek çok çalışmaya rağmen elimizde halen bebeğin cinsiyetini önceden belirleyebilme açısından kesin sonuçlar bulunmadığını belirten Op. Dr. Abdulaziz Akkaya, “Bebeğin cinsiyetini önceden belirlemek için yapılan tedavilerin, belli günlerde ilişkilerin olmasının, belli gıdalarla beslenme gibi uygulamaların hiçbir tıbbi ve bilimsel yönü olmadığını söyledi.
Kesin bir kanıt yok
Gebelikten önce uygulanan bazı yöntemlerle ve tekniklerle bebeğin cinsiyetinin belirlenmesi konusunun çok eski tarihlerden günümüze kadar hep ilgi çeken bir konu olduğunu ifade eden Antalya Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Abdulaziz Akkaya,” Bundan dolayı her toplumda bu konu ile ilgili türetilmiş ve aralarında anlatılan çeşitli teknikler var. Ancak gerçek şu ki bu anlatılan önerilerin hiçbirisinin bebeğin cinsiyetinin belirlenmesi konusunda etkili olduğuna dair bir kanıt yoktur. Örneğin ilişkiye girilecek günlerle ilgili veya anne-babanın beslenmesiyle ilgili, ilişki şekliyle ilgili çeşitli yöntemlerin bebeğin cinsiyetini belirleyebileceği tarif edilir. Ancak bunların hepsi söylentiden ibarettir, kesin bir etkisi olduğu gösterilmemiştir.” dedi.
Türkiye’de yasak
Ayrıca bunlar ve aşağıda anlatılan diğer yöntemlerin bebeğin cinsiyeti seçimi amacıyla kullanılmasının etik açısından da sakıncaları olduğunu ifade eden Op. Dr. Abdulaziz Akkaya, dünyada uygulanan bazı yöntemlerinde henüz ülkemizde yasal olmadığından ötürü uygulanamadığını da vurguladı.
Genetik hastalıklar araştırılabiliyor.
Bir erkek üreme hücresi (sperm) ile bir kadın yumurtasının birleşmesi sonucu gebelik meydana gelir. Kadının yumurta hücresi sadece X kromozomu içerir, Y kromozomu kadında bulunmaz. Erkeğin spermlerinden bazıları X kromozomu, bazıları Y kromozomu içerir. Eğer X kromozomu içeren bir sperm kadının yumurtasını döllerse iki tane X yan yana gelir (XX) ve bebek kız olur. Eğer Y kromozomu içeren bir sperm kadının yumurta hücresini döllerse X ve Y yan yana gelmiş olur (XY) ve erkek bebek olur. Yani burada cinsiyeti belirleyen kadın değil erkeğin spermi olmaktadır.
Cinsiyetin belirlenmesi
Günümüzde bebeğin cinsiyetini belirlemek için kullanılabilen en gelişmiş ve kesin tanı yöntemi PGD (prekonsepsiyonel genetik tanı – PGT) yöntemidir. Bu yöntemle tüp bebek işlemleri sırasında döllenmiş embriyodan bir hücre alınarak incelenir ve cinsiyetin yanı sıra kromozomal hastalıklar da araştırılır. Ülkemizde bu yöntem cinsiyetin belirlenmesi için kullanılmamaktadır, sadece genetik hastalıkların taranması için kullanılmaktadır. Bir çok ülkede etik ve tıbbi sakıncalarından dolayı cinsiyet belirlemek için uygulanması yasaktır. Bu yöntemle cinsiyet %100 doğrulukla belirlenebilmektedir.
Beslenme ile ilgili yöntemler
Bütün dünyada bununla ilgili yazılan ve anlatılan bazı öneriler olmasına rağmen hiçbirinin ispatlanmış bir etkinliği yoktur.
Çin Takvimi Yöntemi
Bu yöntemle kadının belirli yaşlarda ve belirli aylarda cinsel ilişkiye girmesiyle bebeğin cinsiyetinin belirlenmesi amaçlanmıştır ancak bilimsel bir geçerliliği ve kanıtı yoktur.
Ericsson Albumin Yöntemi
Bu tür uygulamalardan en popüler olan ve ABD de yaklaşık 50 merkezde uygulanan “Ericsson metodu” olarak bilinir ki başarı oranı % 75 civarında olduğu iddia edilmektedir.
Dr. Ericsson tarafından tarif edilen yöntemde erkekten alınan spermler X ve Y kromozomu içerenler şeklinde ikiye ayrılmaya çalışılır fakat bu ayırma işlemi zor olduğundan %100 oranında net bir ayırma gerçekleşemez ve başarı da %100 olmamaktadır. Erkek bebek isteniyorsa Y kromozomu içeren bölgedeki spermler ile IUI (aşılama) yöntemi ile gebelik denenmektedir. Kız bebek isteniyorsa X kromozomu içeren bölgedeki spermler ile aşılama denenmektedir.
Shettles Medotu
Landrum Sheetles isimli doktor tarafında geliştirilen metod Y kromozomunun X kromozomuna göre daha hızlı olması ve daha az yaşaması esasına dayanmaktadır. Bu mantıkla kadının yumurtlama anına yakın dönemde (yumurtlamadan kısa süre önce veya sonra) ilişkide bulunulursa bebeğin erkek olma olasılığının yüksek olacağını savunmaktadır. Tersine yumurtlama anından 2-4 gün önce ilişkiye girilirse bebeğin kız olma olasılığının artacağını savunur. Yumurtlama anını ise vücut ısısını her gün ölçerek veya servikal mukus değişikliklerine bakarak veya bazı idrar testleri ile anlamak gerekir. Bu yöntemin de cinsiyet belirlemede ne kadar başarılı olduğu tartışmalıdır.
Whelan Yöntemi
Shettles prensibinin tersini savunan bir yöntemdir. Elizabeth Whelan tarif etmiştir. Erkek bebek için yumurtlamadan 4-6 gün önce ilişkiye girilmesi gerektiğini savunurken, kız bebek için yumurtlamadan 2-3 gün önce ilişkiye girmek gerektiğini savunur. Shettles yöntemi ile çelişen bu yöntemin de etkisi tartışmalıdır.
Microsort Yöntemi
Bu yöntem de Ericsson yönemi ile aynı mantığa dayanmaktadır fakat spermlerin X veY şeklinde gruplara ayrılması için farklı bir yöntem kullanılmaktadır. Bu yöntemde flow sitometri ve FISH yöntemleri kullanılmaktadır. Bu yöntemle elde edilen spermler IUI (aşılama) veya tüp bebek yöntemleri ile rahim içerisine verilmektedir. %70-80 civarında başarı oranları bildirilmektedir.
Baby Choice Yöntemi (Selnas Yöntemi)
Bu yöntem kadın yumurta hücresinin yüzeyinin dönem dönem değişik kutuplaşmaya uğraması mantığına dayanmaktadır. Yani yumurta hücresi X ve Y kromozomu içeren spermleri bazı dönemlerde çekerken bazı dönemlerde itmektedir. İşte bu dönemleri belirleyen bir takvim oluşturularak hangi cinsiyette bebek isteniyorsa o dönemde ilişkiye girilmesi sağlanır. Anne veya babaya veya spermler ile yumurta hücresine herhangi bir müdahale, ayrıştırma v.b yapılmaz sadece oluşturulan takvime göre çiftlerin ilişkiye girmesi gerekir. Bu takvimi oluşturmak için İsviçre’deki laboratuvarlarına çiftlerin bazı bilgileri ve tahlil için kanları yollanmaktadır. Daha sonra çiftlere takvimleri yollanmaktadır. 1997 yılından bu yana uyguladıkları yöntemle cinsiyet belirleme konusunda %87 oranında başarı sağladıklarını bildirmektedirler.
Bir kez daha vurgulamak gerekir ki, bebeğin cinsiyetini belirlemek için yapılan tedaviler, belli günlerde ilişkilerin olması, belli gıdalarla beslenme gibi uygulamaların hiçbir tıbbi ve bilimsel yönleri yoktur.